Ayet-i Kerimelerde Zülkarneyn Seddi
Ayet-i
Kerime’lerden, her ne kadar Zülkarneyn Seddi’nin, ne zaman ve nerede inşa
edildiği net olarak anlaşılamıyorsa da, bu setin inşa edilme nedeni, inşa
edildiği yerin özellikleri, inşasında kullanılan malzemeler, yapım tekniği ve
setin kıyamete yakın bir dönemde yıkılacağı ve daha sonra da kıyametin kopacağı
gayet açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
“Biz onu
yeryüzünde kudret sahibi kıldık…“ (18/Kehf/84)
Zülkarneyn,
yeryüzünde kudret sahibi kılınmış ve o da kendisine verilen imkanlarla nihayet ”İki dağ arasına
ulaşınca,……” (18/Kehf/93) orada,
Ye’cüc ve Me’cüc’ü kuşatarak hapseden ve bu vesileyle onların yeryüzünde
yaptıkları bozgunculuk, tahribat ve yıkımı engelleyen veya durduran ve
dolayısıyla yeryüzünü huzurlu, güvenli ve yaşanabilir bir hale getiren muazzam
bir set inşa etmiştir.
Tefsir
kitaplarında setin inşa edildiği bu iki dağın, yapma iki engel, iki deniz, iki
kıta, yapılan mimari eserin ise görülen ve görülmeyen bir set veya bariyer
olabileceği de belirtilmektedir. 4,24 Dolayısıyla Zülkarneyn Seddi
iki dağ arasında inşa edilmiş olsa dahi, yapılan eserin ne kadar muhteşem,
muazzam ve azametli bir yapıya sahip olduğu açıktır.
“Bana demir
kütleleri getirin. İki ucu denkleştirdiği vakit: "Körükleyin!" dedi.
Demiri bir ateş haline getirince: "Getirin bana üzerine erimiş………
dökeyim!" dedi.” (18/Kehf/96)
Zülkarneyn Seddi, bu iki dağ veya
benzeri alanın arasındaki boşluk tamamen demirle doldurulup kor haline
getirildikten sonra üzerine erimiş bir madde dökülerek inşa edilmiştir. Tefsir ve meallerde
setin ana yapısının demirden olduğu açıkça izah edilmiş olmasına rağmen,
1-10,12-15,18-21,26-30,33-52 bu yapı
üzerine eritilerek dökülen madde konusunda tam bir fikir birliği yoktur. Bazı kaynaklarda bu
maddenin bakır 2,5,6,12,18,19,26-30,34-49 bazılarında ise
demir, 3 kurşun, 3,34 tunç, 13 pirinç 50,51
veya katran 1,7,43,52 olabileceği de belirtilmektedir.
Peki, kıtalar veya denizler bir yana,
iki dağ arasında dahi olsa bu kadar büyük bir set nasıl inşa edilebilir?
Bu kadar geniş bir alan hem de demir
kütleleriyle nasıl doldurulabilir?
Bu kadar demir nereden ve nasıl temin
edilebilir ve bu kadar büyük bir iskelet nasıl körüklenebilir?
Bu devasa yapının sıvası için kullanılan madde nerede
ve nasıl eritilebilir ve böyle bir yapının üzerine nasıl dökülebilir?
Peki, set inşa edilirken demir neden
tamamen eritilmemişte kor oluncaya kadar ısıtılmıştır?
Daha da önemlisi, inşa edilirken kor
haline getirilen demir hala kor, eritilerek üzerine dökülen madde hala eriyik
halde midir?
Ayet-i Kerimelerde ki bu teferruatlar
niçin verilmiştir?
Bu ne muhteşem bir asır, bu ne muhteşem
bir teknoloji, bu ne muhteşem bir mimari ve bu ne muhteşem bir kudret!
Zülkarneyn
Seddi’nin inşa edilmesinde ki asıl amaç, yeryüzü ve üzerinde yaşayan canlıları
Ye’cüc ve Me’cüc’ün fitnesinden, bozgunculuğundan ve tahribatından korumaktır.
”Dediler ki: “Ey
Zülkarneyn! Ye’cüc ve Me’cüc yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla
bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?”
Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle
yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım” dedi.” (18/Kehf/94,95)
Evet,
o öyle bir eser ki, varlığıyla hem bozgunculuk yapan Ye’cüc ve Me’cüc’ü aciz
bırakacak, hem bu vesile ile yeryüzünü ve üzerinde yaşayan mahlûkatı koruması
altına alacak ve hem de tesiri kıyamete kadar devam edecek ve yıkılması ise
kıyametin başlangıcı olacak.
Bu
set o kadar muhteşem, o kadar muazzam ve o kadar sağlam ve azametli yapılmıştır
ki ”Yec’üc
ve Me’cüc, Artık ne onu aşabildiler, ne de delebildiler.” (18/Kehf/97)
Günümüz
teknolojisiyle dahi, değil böyle bir eserin yapımı, hayal edilmesi bile
imkânsızdır. Onun için Allah (cc) Zülkarneyn’i yeryüzünde kudret ve kuvvet
sahibi kıldı, onun için ona her şeyin üstesinden gelebilmesi ve her istediğini
yapabilmesi için bir sebep, bir vasıta veya yol verdi.
”Gerçekten biz onu
yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık, ona (muhtaç olduğu) her şey için
bir sebep (bir vasıta ve yol) verdik.” (18/Kehf/84)
Hâlbuki
Çin Seddi gibi nice setler var ki hepsi tek tek aşılmıştır, nice yüce dağlar
var ki delinerek yollar, tüneller yapılmıştır. Dolayısıyla bu set bilinen bütün
bariyer ve eserlerden çok farklı bir yapıya sahiptir ve bu setin sırrı,
inşasında, inşasında kullanılan harçta, yapıldığı yerde, yaptıranın kudretinde
gizlidir. İşte bu yüzden setin inşası bittiği zaman dedi ki 4 ”Bu, Rabbimden bir
rahmettir.” (18/Kehf/98)
Zülkarneyn
Seddi, çok muazzam ve hassas bir mimariyle inşa edilmiştir. Bu nedenle bilmediğimiz
veya bilemeyeceğimiz kadar uzun bir süre ayakta kalan bu set, yine aynı
sebepten dolayı kıyamete kadar ayakta kalmaya devam edecektir. Fakat ”…..Rabbimin
va'dettiği an gelince, onu dümdüz edecektir. Rabbimin va'di de haktır….” (18/Kehf/98) Set yıkıldıktan sonra,
yeryüzünde düzen bozulacak ve nihayet kıyamet kopacaktır. ”Ve o gün Biz
onları, birbirlerinin içinde dalgalanır bir durumda bırakıvermişizdir. Sura da
üfürülmüştür, artık hepsini toplamış da toplamışızdır.” (18/Kehf/99)
Kısaca bu set korunma için bir muhafaza, azgınlıklar
için bir engel, kıyamet için bir başlangıç ve bir anahtardır. ”Nihayet Ye'cûc ve
Me'cûc (sedleri) açıldığı ve onlar her tepeden akın ettiği zaman; Ve gerçek
vaat (ölüm, kıyamet) yaklaşınca, birden, inkâr edenlerin gözleri dona kalır!
"Yazıklar olsun bize! (derler), gerçekten biz, bu durumdan habersizmişiz;
hatta biz zalim kimselermişiz.” (21/Enbiya/96,97)
”Kıyamet mutlaka
gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu
gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek) tim.” (20/Taha/15)
”Onlar, kıyametin kendilerine ansızın gelmesinden
başka bir şey beklemiyorlar. Muhakkak onun alametleri gelmiştir (ama öğüt
almıyorlar). Kıyamet kendilerine gelip çatınca öğüt almaları kendilerine ne
fayda verecek?” (47/Muhammed/18)
Kıyametin
alametleri açıkça bildirilmiştir ve bu alametler her aklıselim tarafından
görülebilir veya idrak edilebilir. Zaten alametlerin bir bir ortaya çıkması da,
o dehşetli günün gelişinin ve geleceğinin de açık delilleri değil midir?
Karanlık, yoğun bulutların yığılmasından sonra yağmurun yağmayacağını kim
söyleyebilir, böyle bir havada denize kim yelken açar, kıyametten sonra, bu
gerçeklerin bilinmesi, idrak edilmesi veya düşünülmesi ne ifade eder veya
insana ne faydası olur?
Bu
nedenle, o gün gelmeden, alametlerini görmeli ve öğüt almalı, o gün gelmeden
düşünülmeli ve idrak edilmeli, o gün gelmeden Kur’an-ı Kerim hakkıyla okunmalı
ve okutulmalı, öğrenilmeli ve öğretilmeli, anlamalı ve anlatılmalıdır.
“Sizin en hayırlınız Kur’an-ı öğrenen ve
öğreteninizdir.” 11
Evet,
bir set var ve bu setin kuruluş amacı, bir gün yıkılacağı ve yıkılmasıyla
kıyametin o dehşetli alametlerinin tek tek ortaya çıkacağı ve daha sonra da
kıyametin kopacağı Ayet-i Kerime’lerden açıkça anlaşılmaktadır. Fakat bu kadar
muazzam ve devasa boyutlarda olan bu set nerededir, böyle bir yapı nasıl
bulunamaz, nasıl görülemez ve nasıl fark edilemez?
“İnsan çok aceleci
yaratılmıştır. Size yakında ayetlerimi göstereceğim. Şimdi siz acele etmeyin.” (21/Enbiya/37)
“Her haberin
kararlaştırılmış bir zamanı vardır. Artık ileride anlarsınız.” (6/Enam/67)
“Bu Kur'an âlemler
için ancak bir zikir ve öğüttür. Onun haberlerinin doğruluğunu bir süre sonra
mutlaka öğreneceksiniz.” (38/Sad/87,88)
“İleride Biz
onlara hem ufuklarda, hem kendi nefislerinde delillerimizi öyle göstereceğiz
ki, sonunda onun gerçek olduğu kendilerine açıkça belli olacak. Rabbinin her
şeye şahit olması kâfi değil mi?” (41/Fusssilet/53)
Zülkarneyn Seddi’yle ilgili Ayet-i
Kerime’lerin değerlendirilmesi sonucunda;
-Zülkarneyn
Seddi’nin dünyada inşa edildiği,
-Zülkarneyn
Seddi’nin çok hassas bir mimariye sahip olduğu,
-Setin
bozgunculara karşı zırh, korunanlar için bir kalkan olduğu,
-Setin
çok güçlü ve mukavemetli bir yapıya sahip olduğu ve bu yapım özelliğinden
dolayı kıyamete kadar yıkılmayacağı
-Setin,
bu sağlam, dayanıklı ve mukavemetli yapısının bizzat setin mimari özelliği,
yapım tekniği ve harcından kaynaklandığı,
-Setin, yıkılmasından sonra dünya düzeninin alt
üst olacağı, daha sonra kıyametin kopacağı ve dolayısıyla Zülkarneyn Seddi ile
kıyamet ve kıyamet alametleri arasında önemli bir bağlantı olabileceği,
-Setin ana yapısının, duvarının veya
çekirdeğinin demirden, sıvasının ise bakır, demir, tunç, pirinç, kurşun veya
katran gibi bir maddeden olabileceği,
-Setin
inşa edildiği ilk gün ki gibi hala muhafaza ediliyor olabileceği ve
-Setin,
hayal edilemeyecek kadar devasa boyutlarda olabileceği söylenilebilir.
Hadis-i Şeriflerde Zülkarneyn Seddi
Ahir
zamanda vukua gelecek hâdisata[a]
dair hâdislerin bir kısmı müteşabihat-ı Kur'aniye gibi[b]
derin manaları var. Muhkemat[c] gibi tefsir edilmez ve herkes bilemez. Belki
tefsir yerinde tevil ederler.[d]
"Hâlbuki
o âyetlerin tefsirini Allah'tan ve ilimde derinlik ve istikamet sahibi
olanlardan başkası bilemez."[e] (3/Ali İmran/7) sırrıyla, vukuundan sonra
tevilleri[f]
anlaşılır ve murad ne olduğu bilinir ki, ilimde Râsih[g]
olanlar "Biz
buna inandık. Muhkem âyetler de, müteşâbih âyetler de, hepsi Rabbimizin
katından indirilmiştir." (3/Ali
İmran/7) deyip
o gizli hakikatleri izhar ederler[h].
22
Bediüzzaman Said Nursi’den nakledilen bu
sözler, belki de en iyi şekilde Zülkarneyn kıssasında anlam bulmaktadır. Çünkü
Zülkarneyn kıssasıyla ilgili Hadis-i Şeriflerde de, ihtiva ettiği manalar
nedeniyle derin bir tefekkür, tam anlam bulabilmesi içinde uzun bir sabrı
gerektiren birçok olağan üstü hadise anlatılmıştır. Bununla birlikte meşru olmayan kaynaklar yerine, yine bu
Hadis-i Şerif’lerin tekrar tekrar gözden geçirilmesi veya değerlendirilmesi,
konuyla ilgili bilinmeyen birçok şeyin açıklanması veya anlaşılabilmesi için
çok daha faydalı olabilir.
Bu düşünceyle hareketle, bir Hadis-i Şerif’ten, Zülkarneyn Seddi’nin, Resulullah’ın
(sav) döneminde bir miktar tahrip olduğu, yani bu setin en az 1400 yıl önce tahrip olmaya başladığı anlaşılmaktadır.
Zeyneb
Bintu Cahs (ra) anlatıyor: “Resulullah
(sav) bir gün korkulu bir vaziyette odaya girdi. Şöyle diyordu: "La ilahe
illallah, yaklaşan bir beladan Arabın vay haline. Bu gün, Ye’cüc ve Me’cüc’ün
seddinden şöyle bir gedik açıldı." başparmağı ile şahadet parmağını halka
yaparak gösterdi. Ben: "Ey Allah’ın Resulü, yani içimizde salih kimseler
olduğu halde toptan helak mi olacağız?" dedim. "Evet, dedi,
fenalıklar artarsa öyle olur."” 1,24,11,53
Bu
setin yıkılması, kıyametin başlangıcı, dolayısıyla kıyametin en önemli
alametlerinin ortaya çıkması demektir. Bu alametlerle ilgili olarak, bir
Hadis-i Şerif’te setin yıkılmasıyla Ye’cüc ve Me’cüc’ün ortaya çıkacağı, 11
bir diğerinde ise Ye’cüc ve Me’cüc’den sonra çok geçmeden güneşin battığı
yerden doğacağı 11 izah edilmektedir. Yani güneşin battığı yerden
doğması ve Ye’cüc ve Me’cüc’ün çıkması bir anlamda setin yıkıldığını gösteren
en önemli delillerdir. Fakat ne henüz güneş battığı yerden doğmuştur, ne de
Ye’cüc ve Me’cüc’ün kim veya ne olduğu net olarak anlaşılmıştır. Bu nedenle şu
anda setin tamamen yıkılıp yıkılmadığını söylemek pek mümkün değildir. Fakat
yine bu Hadis-i Şerif’ten,
Zülkarneyn Seddi’nin, tıpkı taş veya tuğlaları tek tek dökülerek zamanla harap
olan ve sonunda çöken binlerce yıllık bir bina gibi yavaş yavaş tahrip olarak nihayet yıkılacağı söylenilebilir.
“……toptan helak mi olacağız?"
dedim. "Evet, dedi, fenalıklar artarsa öyle olur” 1,11,24,53
Anlaşılacağı
gibi fenalıkların artmasıyla setin tahrip olması veya hasara uğraması arasında
çok hassas bir ilişki vardır. Yani fenalıklar ne kadar artarsa set de o derece
tahrip olur ve sonuçta yıkılır.
Şu
anda yürüdüğümüz yolun sonu güneşin doğduğu yere değil güneşin battığı yere,
yani kıyamete çıkmaktadır. Kıyamet ise iyiliklerin ve güzelliklerin, hak ve
adaletin olduğu bir dünyada, bir çağda veya devirde değil, aksine azgınlıkların
ve fitnenin çoğaldığı, hak ve adaletsizliklerin, fenalıkların arttığı,
inançsızlık ve inkârcılığın had safhada olduğu ve dolayısıyla inkârcıların
yeryüzünde yaşadığı veya hâkim olduğu bir dönemde kopacaktır. Fakat o gün
gelmeden, Zülkarneyn Seddi yıkılmış olacaktır. Bu nedenle bu set henüz
yıkılmamış olsa dahi geçen 1400 yıl içerisinde bir bölümünün tahrip olduğu ve
yıkılıncaya kadar da bu tahribatın devam edeceği söylenilebilir.
Konuyla ilgili başka bir
Hadis-i Şerifte ise Zülkarneyn Seddi’nin
her gün, hem de inşa edildiği günden yıkılacağı güne kadar her gün, gece
boyunca yıkılmaya çalışıldığı veya tahrip olduğu, güneşin doğmasıyla birlikte
tekrar onarıldığı ve eski gücüne kavuştuğu izah edilmektedir.
Ebu
Hüreyre (ra): “Resulullah aleyhissalatu
vesselam buyurdular ki: "Ye’cüc ve Me’cüc (seddi) her gün kazarak nihayet
Güneş’in ışığını görmeye yakın, başlarındaki kişi onlara: "Haydi dönün,
kazımıza yarın devam ederiz!" der. Allah Teâlâ hazretleri, sabah oluncaya
kadar seddi eski güçlü haline iade eder. Bu hal onların müddetleri doluncaya
kadar devam edecek. Vakit dolup da Allah onları insanların üzerine göndermek
istediği zaman, aynı şekilde yine kazacaklar, Güneş’in ışığını görecekleri
gedik açılacağı zaman, başlarındaki "haydi dönün inşaallah yarın kazmaya
devam ederiz" diyecek. Onlar da "inşallah!" diyecekler; ertesi
gün gelecekler. Bu sefer seddi bıraktıkları gibi bulacaklar. Yine kazacaklar,
bu sefer insanların üzerine çıkacaklar …….” 1,2,11,53,54
Peki,
harcı demir veya bakır gibi maddelerden olan bir set de, her gün, hem de inşa
edildiği günden yıkılacağı güne kadar bu şekilde günlük değişiklikler nasıl
meydana gelebilir?
Meydana
gelir, çünkü “O (sav) ne söylüyorsa
doğrudur.”
Evet,
“O (sav) söylüyorsa
doğrudur.” Çünkü O Muhammedül-Emin ve O iki Cihan Serveri
Fahr-i Kâinat Hz. Muhammed Mustafa (sav).
Böyle bir cevabı da ancak bir kişi verebilirdi,
çünkü o, o günde hiç düşünmeden aynı cevabı
vermişti. “O diyorsa doğrudur.”[i]
Bu
yüzden bu ve bunun gibi soruların cevaplanması, belki birçoklarının gönlünde
kasırgalar estirip, volkan veya deprem tesirleri yaparken, bu cevaplar onun
yüzünde ancak tatlı bir tebessüme neden olabilirdi.
İşte Ebubekir
Sıddık (ra) ile Ebubekir’leri, Ebubekir’lerle Ebu Cehil’leri bir birinden
ayıran kalın çizgide bu.
Bu
Hadis-i Şerif’in devamında ve farklı bir kaynaktan rivayet edilen başka bir
Hadis-i Şerif’te, bu bilgilere ilave olarak setin yıkılmasından sonra Ye’cüc ve
Me’cüc’ün çıkacağı ve böylece kargaşa, anarşi veya savaş yıllarının
başlayacağı, suyun biteceği ve daha sonra da kıyametin kopacağı izah edilmektedir.
“………. ve (uğradıkları) suyu içip
tüketecekler. İnsanlar, onlara karşı kalelerine çekilecekler. Bu sefer onlar da
oklarını göğe atacaklar. Okları, üzeri kanlı olarak geri dönecek. Bunun üzerine
Ye’cüc ve Me’cüc: "Biz yeryüzündeki insanları kahrettik ve göktekilere de
galebe çaldık" diyecekler. Sonra Allah, onların enselerine musallat olacak
deve kurtlarını gönderecek, bunlarla onları öldürecek." Resulullah
aleyhissalatu vesselam devamla dedi ki: "Nefsim elinde olan Zat-i
Zulcelal’e yemin olsun ki, yerdeki hayvanlar onların etlerini yemek suretiyle
muhakkak ki iyice semirecek ve memeleri sütle dolacaktır.” 1,2,11,53,54
Abdullah
İbnu Mes’ud radiyallahu anh anlatıyor:
“Mirac gecesinde, Resulullah aleyhissalatu vesselam Hz. İbrahim, Hz. Musa ve
Hz. İsa ile karsılaştı. Kıyameti aralarında müzakere ettiler. Önce Hz. İbrahim
aleyhisselam’dan başlayıp ona Kıyametten sordular. Onun Kıyamet hakkında
herhangi bir bilgisi yoktu. Sonra Hz. Musa aleyhisselam’a sordular. Kıyamet
hakkında onun da bir bilgisi yoktu. Söz Hz. İsa aleyhisselam’a geldi. O:
"Kıyametin kopmasına yakin şeyler (alametler) hakkında bana bilgi verildi.
Ama Kıyametin kopma (vaktini) Allah’tan başka hiç kimse bilemez" dedi.
Sonra (Kıyametin alametlerinden biri olarak) Deccal’ın çıkmasını anlattı.
Şunları söyledi: "Sonra ben inip onu öldüreceğim ve bundan sonra halk
memleketlerine dönecek. Bu defa onların karşısına Ye’cuc ve Me’cuc çıkacak ve
her tepeden hızla hücum edeceklerdir. Onlar giderken rastladıkları her suyu
içip tüketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-üst edecekler. Bunun
üzerine halk feryat ederek Allah’tan yardım dileyecek. Ben de Ye’cüc ve
Me’cüc’u öldürmesi için Allah’a dua edeceğim. (Duam kabul görecek) ve yer
onların (leşlerinin) kokusu ile çok pis kokacak. Ben yine Allah’a dua edeceğim!
Allah da bir su gönderecek ve o su, onları taşıyıp denize atacaktır. Daha sonra
dağlar ufaltılıp dağıtılacak ve yer, derinin yarılıp genişletildiği gibi
yayılıp genişletilecek. İşte söylenen bu hal vukua gelince, insanlara yakınlığı
itibariyle Kıyametin, ev halkı ne zaman doğumu ile aniden karsılaşacaklarını
bilmedikleri hamile kadın gibi olacağı bana bildirildi.” 11
Zülkarneyn
Seddi’nin yıkılmasıyla yeryüzünde çok önemli olaylar meydana gelecektir ki
bunlardan ilki ve en önemlisi Ye’cüc ve Me’cüc’ün binlerce, yüz binlerce ve
belki de daha fazla süren mahkûmiyetlerinin sona ermesidir. Bu esaretin
bitmesiyle onlarda ilk iş olarak “..…her
tepeden hızla hücum edecekler.....insanların üzerine çıkacaklar ve
(uğradıkları) suyu içip tüketecekler. ……”
1,2,11,53,54
Yeryüzünde
su kaynaklarının azalması veya herhangi bir kuraklığın olması, ülkeleri,
toplumları, insanları ve canlıları olumsuz yönde etkileyebilecek en önemli
faktörlerden birisidir. Fakat setin yıkılmasıyla sadece bir ülke veya bir
toplum değil, yeryüzünün tamamının etkilenmesi söz konusudur.
Setin
yıkılması ve Ye’cüc ve Me’cüc’ün çıkmasıyla dünyayı bekleyen bir diğer önemli
bir hadise ise kargaşa veya savaşlardır. Fakat bu kargaşa veya savaşlardan da
etkilenecek olan, sadece bir etnik grup, bir millet veya bir toplum değil,
bütün insanlar ve insanlıktır ki bunun basit iki örneği geçen yüzyıl içerisinde
yaşanmıştır. Ayrıca Ye’cüc ve Me’cüc’ün sebep olacağı kargaşa veya savaşlar son
derece teknolojik savaşlardır. Çünkü Hadis-i Şerifte izah edilen gökyüzü
saldırılarına benzer olaylar, ancak günümüzde tanık olduğumuz ve günümüzde
gerçekleşen teknolojik fiiliyatlardır.
“……onların karşısına Ye’cuc ve Me’cuc
çıkacak ve her tepeden hızla hücum edeceklerdir. Onlar giderken rastladıkları
her suyu içip tüketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-üst
edecekler………” 11
“……….İnsanlar, onlara karşı kalelerine
çekilecekler. Bu sefer onlar da oklarını göğe atacaklar. Okları, üzeri kanlı
olarak geri dönecek. Bunun üzerine Ye’cüc ve Me’cüc: "Biz yeryüzündeki
insanları kahrettik ve göktekilere de galebe çaldık" diyecekler. Sonra
Allah, onların enselerine musallat olacak deve kurtlarını gönderecek, bunlarla
onları öldürecek………” 1,2,11,53,54
Ye’cüc
ve Me’cüc, her an ve her zaman yakan, yıkan, fitne çıkaran, bozgunculuk yapan,
tahrip eden, saldırgan bir mizaca sahip varlıklardır. Zülkarneyn Seddi, bu
nedenle, yani Ye’cüc ve Me’cüc’ün yeryüzüne verdikleri tahribatı veya
bozgunculuğu engelleyebilmek amacıyla inşa edilmiştir. Bir başka değişle,
Ye’cüc ve Me’cüc’ün hali, serbest kaldığı veya bırakıldığı sürece, sürekli
çevresine zarar, ziyan veren ve onlara hiç dokunulmasa veya onlara karşı hiçbir
engel konulmasa veya kendilerini tecrit eden engelden kurtulsalar neredeyse
bütün bir ormanı ve içindekileri çok kısa bir sürede yok edecek vahşi bir
yaratığa benzetilebilir. Yani onlar set inşa edilmeden öncede böyleydiler, set
yıkıldıktan sonrada aynı şekilde davranmaya devam edeceklerdir. Bu nedenle
setin yıkılmasından sonra meydana gelecek olan su bitmesi, kargaşa veya
savaşlar gibi hadiseler Ye’cüc ve Me’cüc’den ziyade onları hapseden veya tecrit
eden setin yıkılmasıyla alakalı olabilir.
Daha
sonra seller ve akabinde yeryüzünün genişlemesi ve nihayet kıyamet.
“……..Ben yine Allah’a dua edeceğim!
Allah da bir su gönderecek ve o su, onları taşıyıp denize atacaktır. Daha sonra
dağlar ufaltılıp dağıtılacak ve yer, derinin yarılıp genişletildiği gibi
yayılıp genişletilecek. İşte söylenen bu hal vukua gelince, insanlara yakınlığı
itibariyle Kıyametin, ev halkı ne zaman doğumu ile aniden karsılaşacaklarını
bilmedikleri hamile kadın gibi olacağı bana bildirildi.” 11
Ve o
gün geldi ve o muhteşem set yıkıldı, Ye’cüc ve Me’cüc de ortaya çıktı, su
bitti, o büyük kargaşa, kaos veya savaşlar başladı, kısa bir süre sonra da
güneş menzilinin son noktasındayken battığı yerden doğmaya başladı. Evet,
akılların felç olduğu, mahlûkatın aciz olduğu, yapılmış ve yapılacak bütün
icatların, fizik kurallarının ve hatta bütün ilimlerin hiç olduğu bir anki,
güneş mutlaka battığı yerden doğacak, hem de güneş setin yıkılmasından kısa bir
süre sonra battığı yerden doğacak. Hem güneş duracak ve hem de battığı yerden
doğacak.
“Ye’cüc ve Me’cüc’den sonra çok geçmeden
Güneş battığı yerden doğar. İnsanlara bir münadi şöyle seslenir: "Ey iman
edenler! Sizlerin yaptığı (hayır ve tövbe) kabul edildi. Ey kâfirler sizlere de
tövbe kapısı kapandı, kalemler kurudu, defterler kaldırıldı.” 11
Resulullah
(sav) buyurdular ki: “Çıkış itibariyle,
kıyamet alametlerinin ilki Güneş’in battığı yerden doğması, kuşluk vakti
insanlara dabbetu’l-arzın çıkmasıdır. Bunlardan hangisi önce çıkarsa, diğeri de
onun hemen peşindedir.” 11
Hz. Ebu Zerr (ra) anlatıyor: “Ben Resulullah (sav) ile birlikte,
mescit de idim, o sırada Güneş batıyordu. Bana: "Ey Ebu Zerr, biliyor
musun Güneş nereye gidiyor?" diye sordu.
"Allah ve Resulü, daha iyi bilir" dedim. "Arşın altında
secde etmeye gidiyor. (Secde için önce) izin ister. Kendisine izin verilir. Secde
ettiği halde kendisinden bunun kabul edilmeyeceği zaman yakındır. O zaman izin
ister fakat verilmez, kendisine: Geldiğin yere dön ve battığın yerden doğ,
denir, işte bunu şu ayet ifade etmektedir: "Güneş de (ilahi bir ayettir
ki) müstakarrına (duracağı zamana) kadar cereyan etmektedir..."
(36/Yasin/38). Resulullah (sav) ilave etti: "Bu (durma hadisesi) ne
zamandır, bilir misin? Bu, kişiye imanının fayda vermeyeceği, artık inançsız
hale geldiği zamandır.” 11
O
zaman, inkârcılar hazırlıklı olsunlar ki
“Ye’cüc ve Me’cüc’den sonra çok
geçmeden Güneş battığı yerden doğar……….” 11 evet o gün geldiğinde güneş mutlaka battığı yerden doğacak. ”..…Bizim
ayetlerimizi ancak zalimler inkâr eder.” (29/Ankebut/49)
Artık
kıyamet kopmuştur, Allah (cc) hepimizi kalplerin mühürleneceği, imanların kabul
edilmeyeceği o günden muhafaza etsin.
“Güneş batıdan doğduğu vakit, kalpler içinde
önceden taşıdıkları üzere mühürlenir, hafaza melekleri artık çekilir. Meleklere
hiçbir amel yazmamaları emredilir.” 11
Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor:
“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Güneş, battığı yerden
doğmadıkça Kıyamet kopmaz. Batı’dan doğunca, insanlar görür ve hepsi de iman
eder. Ancak, daha önce inanmamış veya imanın sevkiyle hayır kazanamamış olan
hiç kimseye bu iman fayda sağlamaz.” 11
Güneş battığı yerden doğduğu
zaman artık vakit tamamlanmıştır. Ve o an inançlıyla
inançsız arasında pek bir fark kalmaz ve bir anda bütün insanlık fenafillâh[j]
derecesine ulaşır. Bir saniye öncesine kadar asi kıyamda olan milyarlarca baş,
gazabı gören Firavun gibi ……….”İnandım, gerçekten de…” (10/Yunus/90)
Allah’tan
(cc)
”………başka ilâh yoktur. Ben de ona teslim olanlardanım,…” (10/Yunus/90)
diyerek
secdeye kapanır. Fakat artık ne çare, süre
bitmiş, hesap defterleri dürülmüş ve tövbe kapısı kapanmıştır…“Azabımızı
gördükleri zaman, “Yalnız Allah’a inandık; O’na ortak koşmakta olduğumuz
şeyleri inkâr ettik” dediler. Fakat azabımızı gördükleri zaman inanmaları,
kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah’ın kulları hakkında eskiden beri
yürürlükte olan kanunudur. İşte orada inkârcılar hüsrana uğradılar.” (40/Mu’min/84,85)
Zülkarneyn Kıssasıyla ilgili Hadis-i
Şeriflerin değerlendirilmesi sonucunda;
-Zülkarneyn
Seddi’nin, en az 1400 yıl önce tahrip
olmaya başladığı,
-Setin
zamanla tahrip olarak nihayet tamamen yıkılacağı,
-Setin
gece boyunca tahrip olduğu veya tesirini yitirdiği, güneşin doğmasıyla birlikte
tekrar onarıldığı ve eski gücüne kavuştuğu, yani Zülkarneyn Seddi’nde sürekli düzenli günlük değişikliklerin
meydana geldiği,
-Dolayısıyla
güneşin, bu günlük değişiklikler yanında, setin devamlılığı, gücü, mukavemeti
veya etkisi üzerine önemli bir tesirinin olabileceği,
-Set
de meydana gelen bu günlük değişikliklerin, set yıkılıncaya kadar da devam
edeceği,
-Setin
yıkılmasından sonra çok büyük kargaşa, kaos veya savaşların başlayacağı, suyun
biteceği, dolayısıyla dünyayı önemli derecede etkileyecek bir kuraklığın
olacağı söylenilebilir.
Zülkarneyn Seddi’nin Genel Özellikleri
Zülkarneyn
Seddi’nin özelliklerinin belirlenmesi veya tanımlanması amacıyla yapılan bu
değerlendirmelerde, Ayet-i Kerime’lerden daha ziyade setin ana yapısal
özellikleri, Hadis-i Şerif’lerden ise yapısında meydana gelen bazı
değişiklikler ve bu süreçte yaşanacak hadiselerle ilgili bilgiler elde
edilmiştir. Elde edilen bu veriler ise, Zülkarneyn Seddi’nin bilinen bütün
mimari eserlerden çok farklı ve muazzam bir yapıya sahip olduğunu, setin
yapısında zamana bağlı olarak önemli değişikliklerin meydana geldiğini ve setle
yeryüzü ve üzerinde sürdürülen yaşam düzeni arasında önemli bir ilişki
olabileceğini göstermektedir.
Bu
veriler doğrultusunda Zülkarneyn Seddi;
I-Yapısal
özellikleri,
II-Zamana
bağlı olarak yapısında meydana gelen değişiklikler ve
III-Yeryüzü
ve üzerinde ki yaşam düzenine etkisi veya ilişkisi olmak üzere üç ana başlık
altında değerlendirilebilir.
I-Zülkarneyn Setinin yapısal özellikleri
-Zülkarneyn
Seddi dünyada inşa edilmiştir.
-Set,
en küçüğü iki dağ arası kadar bir alanda, çok hassas bir mimariyle ve temeli
veya çekirdeği demir, sıvası ise bakır, demir, tunç, pirinç, kurşun veya katran
gibi bir madde kullanılarak inşa edilmiştir.
-Set,
çok dayanıklı veya mukavemetli bir yapıya sahiptir. Bu nedenle inşa edildiği
günden kıyamete kadar yıkılmadan ayakta kalacaktır ve daha da önemlisi,
-Bu
set hala inşa edildiği ilk gün ki gibi muhafaza ediliyor olabilir.
II-Setin yapısında zamana bağlı olarak
meydana gelen değişiklikler
-Zülkarneyn
Seddi, inşa edildiği günden kıyamete kadar, yani çok uzun bir süre fonksiyonunu
sürdürmeye devam edecektir.
-Set, gece boyunca tahrip olan veya etkisi
azalan, güneşin doğmasıyla birlikte tekrar onarılabilen bir yapıya sahiptir.
Yani sette düzenli günlük değişiklikler
meydana gelmektedir ve bu değişiklikler de set yıkılıncaya kadar sürekli
meydana gelecektir.
-Bu nedenle güneşin, bu değişiklikler
yanında, setin devamlılığı veya gücü üzerine önemli bir etkisinin olabileceği
ve
-Setin,
en az 1400 yıl önce tahrip olmaya başladığı,
henüz yıkılmamışsa bu tahribatın halen daha devam ettiği söylenilebilir.
III-Setin yeryüzü ve üzerinde ki yaşam
düzenine etkisi veya ilişkisi
-Zülkarneyn
Seddi’nin, iyileri kötülerden, mağdurları zalimlerden ayıran ve koruyan bir
özelliği vardır.
-Ayrıca
setin yıkılmasından sonra, kargaşa, savaş, kuraklık gibi dünya düzenini alt üst
edecek olaylar zinciri başlayacak ve daha sonra da kıyamet kopacaktır. Bu
nedenle Zülkarneyn Seddi ile dünya düzeni, sosyal olaylar, bu olayların
gelişmesi ve biçimlenmesi veya düzenlenmesi arasında önemli bir ilişki
olabileceği söylenilebilir.
[a] Gelecekte olacak olaylar
[b] Kuran-ı Kerim’in açıkça anlaşılamayan kısımları
[c] Kuran-ı Kerim’in açıkça anlaşılabilen bölümleri
[d] Farklı mana verme
[e] Bu meal, müteahhirîn âlimlerine göredir 22
[f] Gerçek manaları
[g] İlimde derinleşmiş, bilgileri sağlam
[h] Açığa çıkarır veya ortaya koyarlar
[i] Resulullah’ın (sav) Mirac’a seyrü-sefer eylediğine inanmayan
müşrikler, ona koşarak;
-Ya Ebubekir! Senin arkadaşın bir gecede Mekke’den Mescidi
Aksa’ya, oradan da göklere çıktığını ve tekrar buraya döndüğünü söylüyor.
Dediklerinde o iç düşünmeden;
- O diyorsa doğrudur, demiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder