7 Mart 2021 Pazar

Pozitif Bilimler Yönünden Zülkarneyn Seddi

 

Pozitif Bilimler Yönünden

 ZÜLKARNEYN SEDDİ

MEHMET ALİ NUR


Rahman ve Rahim olan Allah’ın (cc) adıyla

Yoktan var eden, evreni yaratıp genişleten ve yörüngelerle donatan, göğü direksiz olarak yükselten, yedi kat halinde düzenleyen ve korunmuş bir tavan kılan, kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için yararlar bulunan demiri indiren, yeri yaran, yayıp döşeyen, orada sabit dağlar ve nehirler meydana getiren, sonra insanı yaratan, bakireyi, kısırı ve yaşlı kadını evlat sahibi eden, ölüden diriyi diriden ölüyü çıkaran, yarattığı her şeyi insanlığın hizmetine sunan ve bunlar gibi nice mucizeye şahit olmayı bize nasip eden, yeryüzünü O Mübarek Peygamberiyle (sav) onurlandıran ve bizleri son ilahi kaynak olan Kur’an-ı Kerim’le muhatap eden, iki doğu ve iki batının, doğuların ve batıların Rabbi Şanı Büyük Yüce Allah’a (cc) hamd, Peygamberi ve Nebisi ve insanlığın yüz akı, güzel ahlakın temsilcisi Hz Muhammed Mustafa’ya (sav), âline ve ashabına salât ve selam olsun.

 

Çağ bilim çağı, çağ ilim, irfan ve teknoloji çağı, çağ bütün insanların doğru bildiklerini yeniden gözden geçirme, inandıklarını tekrar analiz etme ve değerlendirme, hakikatleri görme, inanma, yaşama ve yaşama geçirme çağı ve çağ aslında her bireyin inançlarıyla ve dinleriyle yüzleşme çağıdır. İnsanlar yaratıldığı günden beri, bu hakikatleri, kendini, çevresini, evreni, evrende olup bitenleri anlama, sırlarını çözme gayreti veya çabası içerisindedirler. Bu gayret ve çabalarının sistemli bir şekilde yürütülmesi ise bilimin doğuşuna neden olmuştur.

Bilim, önyargısız, tutarlı, rasyonel ölçülerde en güzeli, en doğruyu ve en mükemmeli arama ve bulma, anlama ve doğrulamanın bir metodu, dünyayı, evreni, yaratılışı ve dolayısıyla yaratıcıyı tanıma ve idrak etmenin en önemli yollarından birisidir. Bu nedenle bilimin gerçek ilahi irade, gerçek din ve o dinin hakikatleriyle çatışması veya zıt düşmesi mümkün değildir. Bu yönüyle bilim bir bakıma insanlara, kendilerini, yaşamlarını, doğru bildiklerini ve inançlarını tekrar gözden geçirme ve değerlendirme fırsatını da sunmaktadır.

Kur’an-ı Kerim, dünya ve ahiret saadetini getiren, itikat, amel ve ahlak esaslarını ortaya koyan, bilimsel muhtevasıyla da astronomiden tıbba, arkeolojiden fiziğe, tarihten biyolojiye kadar birçok ilmi sahaya ilahi bir maneviyat kazandırarak, ortaya koyduğu akli delillerle bizzat gaybı idrak ettiren ulvi bir kitap ve beşeriyete bahşedilmiş ebedi bir mucizedir.

Gerçekten onlara, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, ilim üzere açıkladığımız bir kitap getirdik.” (7/Araf/52)

Artık akıl rehber, tarih şahit, bilim bu asırda en iyi müfessir, belki son vasıta ve belki de insanlık için son fırsat ve yapacağı tefsirin inkârı ise en büyük cehalettir. Ki asrımızda meydana gelen bilimsel gelişmeler de Kur’an-ı Kerim hakikatlerini bütün boyutlarıyla gözler önüne sergilemektedir. Ve özellikle yakın dönemde kabul edilen veya ispatlanan bilimsel keşiflerin, bu ilahi kaynakla buluşması ve bu ilahi kaynakta kemal bulması, insanların ve bilim dünyasının yine Kur’an-ı Kerim’e yönelmesine neden olmaktadır. Hem de Cenâb-ı Hakk’ın (cc) ”İleride Biz onlara hem ufuklarda, hem kendi nefislerinde delillerimizi öyle göstereceğiz ki, sonunda onun gerçek olduğu kendilerine açıkça belli olacak. Rabbinin her şeye şahit olması kâfi değil mi?” (41/Fusssilet/53) Ayet-i Kerimesini, ısrarla kanıtlama gayretiyle, asırlardır inanılmayan veya inkâr edilen Kur’an-ı Kerim hakikatlerini, bu gün bilim, tek tek gün yüzüne çıkarıyor ve yine büyük bir gayret ve çaba ile bunları doğrulamaya ve ispatlamaya çalışıyor.

Bütün ibreler Kur’an-ı Kerim’i gösteriyor ve bu bilgi çağında atılan her adım yine O’nu takip ediyor. Bu nedenle bilimsel bir makale veya kitap okuyup da, Kur’an-ı Kerim’den bir sayfa okuduğu hissine kapılmayan veya mütalaa edipte, bu ilahi kitapla bağdaştıramayan bir aklıselim yoktur. Ve gelinen şu noktada denilebilir ki, eğer ahiret ve ahiret hayatı olmasaydı ve asıl gaye dünya olsaydı, yeryüzünde ebedi ve en güçlü medeniyet, bu kitabın hakikatlerini kavrayan ve kabul eden bir toplumun olurdu. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in bilimsel mahiyetinin sadece cüzi bir kısmına vakıf olan toplumlar bile, bugün, medeniyetlerinin en üst seviyelerini yaşamaktadırlar. Bu nedenle, Kur’an-ı Kerim’i hakkıyla okuyan, analiz eden, anlayan, inanan ve inandıklarıyla amel eden bir toplumun yeryüzünde gelmiş geçmiş en muhteşem uygarlığı kuramayacağını düşünmek ne kadar büyük bir cehalet ve cesaretse, şu fani dünyada dahi muazzam bir medeniyeti işaret eden bu kitabın gerçek ilahi kitap olmadığını söylemek de o derece büyük bir cehalet, cesaret ve hatta gaflet olacaktır.

“Bu Kur’an, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (38/Sad/29)

Kur’an-ı Kerim, düşünülsün, değerlendirilsin, araştırılsın, anlaşılsın, öğüt alınsın ve iman edilsin diye indirilen, her yönüyle düşünceye, akla, ilme ve bilgiye açık ilahi bir kaynaktır.

Ve ”…Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir…….” (12/Yusuf/111)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Pozitif Bilimler Yönünden Zülkarneyn Seddi

  Pozitif Bilimler Yönünden   ZÜLKARNEYN SEDDİ MEHMET ALİ NUR Rahman ve Rahim olan Allah’ın (cc) adıyla Yoktan var eden, evreni yaratıp ge...