7 Mart 2021 Pazar

III- Zülkarneyn Seddi’nin Yeryüzü ve Üzerinde ki Yaşam Düzenine Etkisi veya İlişkisi

 

Zülkarneyn Seddi, iyileri kötülerden, mağdurları zalimlerden ayıran ve koruyan bir özelliğe sahiptir. Ayrıca bu setin yıkılmasından sonra, suyun bitmesi, kuraklık, kargaşa ve savaşlar gibi yeryüzünde ki düzeni bozacak ve dünyayı önemli derecede etkileyecek olaylar zinciri başlayacak ve daha sonra da kıyamet kopacaktır. Dolayısıyla Zülkarneyn Seddi ile dünya düzeni, sosyal olaylar ve bu olayların gelişmesi, biçimlenmesi veya düzenlenmesi arasında önemli bir ilişki olabileceği söylenilebilir.

Peki, yerin manyetik alanının da Zülkarneyn Seddi gibi dünya düzeni üzerine önemli bir etkisi veya ilişkisi var mıdır?

 

Dünyanın Manyetik Alanıyla Dünya İklimi Arasında ki İlişki

Zülkarneyn Seddi’nin yıkılmasıyla yeryüzünde çok önemli olaylar meydana gelecektir ki bunlardan ilki ve en önemlisi Ye’cüc ve Me’cüc’ün ortaya çıkması ve onların çıkmasıyla da suyun tükenmesidir.

Su tabiat, su hayat, su yaşam, su dünyadaki yaşamın devamı ve temel kaynağı, kısaca su her şey demektir. Bu nedenle suyun bitmesi, ister insan, ister hayvan, ister bitki olsun bütün mahlûkatın derinden etkilenmesi, toplum, ülke veya medeniyetlerin kökten sarsılması ve hatta yok olması demektir. Tarih bu şekilde yok olan toplum veya medeniyet örnekleriyle doludur.183 Fakat Hadis-i Şerif’lerde izah edilen su krizi geçmişte yaşandığı gibi; bir bölge veya bölgeleri, bir toplum ya da toplumları değil, bütün dünyayı ve maalesef bütün insanlığı etkileyecek bir krizidir. Tesiri günümüzde dahi hissedilen bu durum, bütün dünya ülkelerinde öncelikle ele alınan en önemli gündem maddelerinden birisidir. Ve bu problem hakkında konuşulurken “yöresel veya bölgesel su krizi veya problemi” ifadeleri yerine artık Hadis-i Şerif’lerde ki izahatlara da uygun olarak, “dünya su krizi veya problemi”, “global su krizi veya problemi”, “global veya küresel kuraklık” ibareleri kullanılmakta ve bu durumun önem ve vahametini vurgulamak, konuyla ilgili problemleri ortaya koymak ve alınması gereken tedbirleri ve çözümleri tartışabilmek için, ulusal ve uluslar arası kongreler, paneller vs düzenlenmektedir. Ayrıca bu düzenleme ve uygulamaların denetlenebilmesi ve takip edilebilmesi amacıyla, ulusal ve uluslar arası örgütlenmelere başlamış ve hatta bireysel hassasiyet oluşturabilmek ve bütün insanların su krizine dikkatini çekebilmek için Birleşmiş Milletlerin Şubat 1993 yılında yaptığı 47. toplantısında alınan karar doğrultusunda 22 Mart’ın “Dünya Su Günü” olarak kutlanmasına karar verilmiştir.184-186

Dünyada 1,384x109 km3 su vardır, bu suyun takriben % 97.39’u deniz ve okyanuslarda tuzlu su, geri kalan % 2.01’i buzullar ve % 0.60’ı yeraltı suları, göl ve akarsu gibi tatlı su kaynakları olarak bulunmaktadır. Buda dünyada kullanılabilir tatlı su kaynaklarının ne kadar az ve hatta yetersiz olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bugün mevcut su kaynaklarının % 54’ü kullanılmaktadır ve şu andaki kullanım şartlarıyla sadece nüfus artışından dolayı 2025 yılında bu oranın % 70’e çıkacağı ifade edilmektedir. Ayrıca yaşam standartlarının artmasına paralel olarak su ihtiyacının da artması durumunda, mevcut tatlı su kaynaklarının % 90’nın kullanılacağı ve yeryüzünde yaşayan diğer canlılar için kalan su miktarının % 10’a düşebileceği tahmin edilmektedir. Sonuçta sadece nüfus artışı ve su kaynaklarının bilinçsiz kullanılmasına bağlı olarak gelecekte ekolojik ve çevresel fonksiyonlar için su kalmayacağı ileri sürülmektedir.187

Diğer taraftan, dünya tarihi boyunca, dünyanın yörüngesinde meydana gelen periyodik değişikliklerle bağlantılı olarak ortaya çıkan buzul ve buzullar arası dönemler gibi uzun süreli (10000–1000000 yıllık) iklim değişikliklerin yanında, bu yörüngesel değişikliklerle ilişkisi olmayan çok daha kısa süreli (10-100 yıl) değişikliklerin de meydana geldiği bilinmektedir. Kısa süreli oluşan bu değişimlerin daha ziyade solar aktivitede[a] (güneş aktiviteleri) ortaya çıkan uzun süreli dalgalanmalarla ilişkili olduğu ve dünya ikliminin genellikle güneş lekelerinin azaldığı dönemlerde daha soğuk, güneş lekeleri ve aurora oluşumunun sık olduğu dönemlerde ise daha sıcak olduğunu ileri sürülmektedir. 188 Bu konuyla bağlantılı olarak, 1964-1996 yılları arasında 32 yıllık zaman sürecinde, solar koronal manyetik alanda[b] % 40 artma olduğu ve bu artışın son 100 yılda meydana gelen artıştan iki kat daha fazla olduğu belirlenmiştir. 189

Bununla birlikte, güneş aktiviteleriyle iklim değişimlerinin her zaman uyumlu olmadığı, 188 yerin manyetik alanında meydana gelen seküler değişimlerin, yüz ve hatta bin yıllık zaman skalalarında, atmosferde iklimsel dalgalanmalar gibi dinamik süreçleri başlatabileceği, dolayısıyla yerin manyetik alanıyla da dünya iklimi arasında önemli bir ilişki olabileceği ileri sürülmektedir.183,188,139,168  Bu konuda yapılan araştırtmalarda, son 3 bin yıl içerisinde Batı Avrupa’da yüzyıllarca süren iklimsel değişikliklerin meydana geldiği, bu süre içerisinde birkaç soğuma ve ısınma döneminin olduğu ve bu dönemlerle eş zamanlı olarak önemli jeomanyetik sarsıntıların meydana geldiği tespit edilmiştir. Ayrıca manyetik alan şiddetinde ki azalmaların daha ziyade sıcak iklim koşullarıyla, artışlarının ise daha çok soğuma periyotlarıyla uyumlu olduğu gözlenmiştir.188 Benzer şekilde, son 3 bin yıllık dönem içerisinde Batı Avrupa’da meydana gelen jeomanyetik sarsıntılar ve iklimsel soğuma olayları arasında önemli bir bağlantı olduğu ve MÖ yaklaşık 800’de Demir-Bronz çağı geçiş dönemiyle eş zamanlı olarak manyetik alan sarsıntılarının meydana geldiği tespit edilmiştir. 183 Bu konuda yapılan farklı bir çalışmada ise 1910’dan 1988’e kadar, yerin manyetik alanı, solar aktivite (güneş aktivitesi) ve küresel ısınma arasında çok önemli bir korelasyon olduğu belirlenmiş ve 20. yüzyıllın ilk 3/4 bölümünde solar aktivitenin iklim üzerine önemli bir etkisinin olduğunu gösterilmiştir.190

Bu çalışmalar, Zülkarneyn Seddi gibi jeomanyetik alanıyla dünya iklimi arasında önemli bir ilişki olabileceğini göstermektedir. Özellikle sıcak iklim koşullarının yerin manyetik alan şiddetindeki azalmalarla eşzamanlı olarak meydana gelmesi, Zülkarneyn Seddi’nin yıkılmasıyla ortaya çıkacak olan iklimsel değişikliklerle oldukça uyumludur. Fakat Zülkarneyn Seddi’nin yıkılmasından sonra meydana gelecek olan iklimsel değişiklikler, araştırmalardaki gibi kısmi veya bölgesel bir iklim değişikliği değil, küresel ve dünyayı derinden etkileyecek bir değişikliktir. Bu nedenle dünyanın manyetik alanında zaman zaman meydana gelen dalgalanmalar veya zayıflamalar eğer sıcak iklim değişikliklerine neden oluyorsa, manyetik alanın sıfırlanması veya etkisinin tamamen ortadan kalkması, Zülkarneyn Seddi gibi bütün dünyayı etkileyebilecek bir kuraklığa neden olabilir. Ayrıca dünyayı güneş aktivitelerinden ve güneş rüzgârlarından koruyan tek ve en önemli engel veya perde manyetosfer, yani yerin manyetik alanıdır. Dolayısıyla yerin manyetik alanının yok olması, dünyanın güneş aktivitelerinden veya güneş rüzgârlarından doğrudan etkilenmesi anlamındadır ki bu durumda yeryüzünde suyun bitmesi veya kuraklığın başlaması bir yana, yeryüzünde yaşamın sürdürülmesi bile mümkün olmayacaktır. Bu konuyla bağlantılı olarak, solar radyasyonda meydana gelebilecek % 1’lik bir değişimin dahi dünya ısısında 1 Kelvin derece global bir ısınmaya neden olabileceği ve mevcut solar radyasyonda meydana gelen değişikliklerin gelecek 100 yılda 0,4 Kelvin derece küresel bir ısınmaya, bu artışının da gezegenimizde çok önemli iklimsel değişikliklere neden olacağı belirtilmektedir.191

 

Dünyanın Manyetik Alanı ve Sosyal Yaşam Arasında ki İlişki

Bölgesel bir su stokunun azalması gibi iklimsel veya çevresel değişikliklerin uzun bir süre devam etmesi, çok önemli siyasi kararsızlıklara, yeni siyasi düzenlemelere, toplumların sosyal ve ekonomik durumlarında önemli değişikliklere ve nihayet sosyal parçalanmalar ve/veya yeni toplumların ortaya çıkmasına neden olabilir.183,192

Umman körfezinde tortulardan elde edilen veriler, MÖ 2150 de Akad imparatorluğunun çöküşünü bir kuraklığın başlattığını, Hollanda'da bataklık birikintilerinden elde edilen veriler ise Avrupa'da Bronz ve demir Çağı geçişinin iklimsel bir bozulmayla başladığını göstermiştir. Orta Amerika da MS ilk bin yılın sonunda Maya imparatorluğunun yok olması da, iklimsel çevresel değişiklikler ile meydana gelen diğer bir sosyal çöküş örneği olarak sunulmaktadır.183 Bu çalışmalardan esinlenerek, jeomanyetik dalgalanmalar ile iklimsel değişiklikler arasında ki ilişki ve bu değişikliklerin eski medeniyetlerin kaderi üzerine nasıl bir etki göstermiş olabileceği konusunda araştırmalar yapılmaya başlanmıştır.183,192

Karmaşık toplumların ortaya çıkması (Mısır'da hanedanlık uygarlığının yükselişi) üzerine, iklim ve çevresel streslerin etkisini konu alan bir çalışmada, MÖ üçüncü bin yılın başlangıcında, Nil vadisinde önemli boyutta bir kuraklığın meydana geldiği, bu kuraklığın bölgede ki nüfus artışını, sürekli veya daimi yerleşimi tehdit ettiği ve hatta imkânsızlaştırdığı, yaklaşık MÖ 2700 de Mısır krallığının ortaya çıkışında çok önemli rol oynayan sosyal ve siyasal koşulları oluşturduğu ve yine bu dönemde çok önemli bir jeomanyetik sarsıntının olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca bu çalışmada, jeomanyetik alan dalgalanmalarına bağlantılı olarak ortaya çıkan iklimsel değişiklikler, eğer eski uygarlıkların varlığı, devamı ve kaderlerini etkilemişse, bunların gelecekte olabileceği not edilmiştir.183

Bu yönüyle de jeomanyetik alan Zülkarneyn Seddi’yle benzer özellikler göstermesine rağmen, bu konuda daha kesin bir şey söylenebilmesi için daha fazla çalışma ve araştırma yapılmasına ihtiyaç vardır.

Her şeye rağmen “……..Onlar giderken rastladıkları her suyu içip tüketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-üst edecekler. Bunun üzerine halk feryat ederek Allah’tan yardım dileyecek. ……..” 11

 “……insanların üzerine çıkacaklar ve (uğradıkları) suyu içip tüketecekler. İnsanlar, onlara karşı kalelerine çekilecekler. Bu sefer onlar da oklarını göğe atacaklar. Okları, üzeri kanlı olarak geri dönecek. Bunun üzerine Ye’cüc ve Me’cüc: "Biz yeryüzündeki insanları kahrettik ve göktekilere de galebe çaldık" diyecekler……” 1,2,11,53,54

 

Dünya’nın Manyetik Alanının Canlılar Üzerine Etkileri

Göçmen kuşlar,173,193,194 kaplumbağalar,193,195 balıklar, arılar, su ve karada yaşayan hayvanlar,196 bakteriler193 ve böceklerin vücutlarında, muhtemelen magnetitten[c] oluşan ve yerin manyetik alanından etkilenen manyetik cisimler taşıdıkları bilinmektedir.196 Tamamen ispatlanmamış olmakla birlikte canlıların, yönlerini vücutlarında ki bu cisimler ile dünyanın manyetik alanı arasında ki etkileşim neticesinde buldukları düşünülmektedir.173,194-196 Yine sebebi tam olarak anlaşılmamış olsa da, manyetik fırtınalar esnasında bu canlıların oryantasyonlarının bozulduğu ve bu dönemlerde olağandışı davranışlar gösterdikleri bilinmektedir.173

Yüzlerce kilometre göçen ve yıllar sonra yine yumurtadan çıktıkları sahile tekrar geri dönen deniz kaplumbağaları gibi birçok göçmen hayvanın da, bu uzun ve bir nevi bilinçli seyahatlerinde, yerin manyetik alanını kullanmış veya kullanıyor olabilecekleri ifade edilmektedir.196

Bataklık bakterileri, bir damla su içerisinde mikroskop altında incelendiğinde, bu bakterilerin sürekli manyetik kuzeye doğru yüzdükleri, manyetik alanın değiştirilmesi durumunda ise yüzme yönlerini değiştirdikleri belirlenmiştir.196 Yapılan laboratuar çalışmalarında, manyetik alan şiddetiyle bağlantılı olarak mikroorganizmaların[d] üremesinde azalma veya artmaların olduğu197 ve manyetik alanın embriyo[e] oluşumu üzerine önemli bir etkisinin olabileceği gözlenmiştir.198

Ayrıca araştırmalar, diğer canlılar gibi insanlarında kendi oryantasyonları için yerin manyetik alanını kullandıklarını193 ve dünyanın manyetik alanı ile insanların yaşam düzeni arasında çok önemli bir ilişki olduğunu göstermektedir.192,199-201 Yeryüzünde canlı, cansız her şeyin bir manyetik alanı vardır. İnsanlar kendi manyetik alanları yanında, doğal olarak yaşadıkları çevrenin de manyetik alanları etkisi altındadırlar. Uzaya gönderilen astronotlarda görülen ve haftalarca süren yorgunluk, adale ağrısı, baş ağrısı ve dönmesi gibi problemlerin nedeni ilk yıllarda anlaşılamamıştır. Fakat daha sonra sürdürülen kapsamlı araştırmalar sonucunda, bu belirtilerin dünyanın manyetik alanının eksikliğinden kaynaklandığı belirlenmiştir.202

 Ayrıca dünyanın manyetik alanında meydana gelen değişiklikler ile hastalık ve hastalık semptomları (belirtileri) arasında da önemli bir ilişki olduğu saptanmıştır. 203 Sara hastalarıyla ilgili yapılan bir çalışmada, dışarıdan deneklerin manyetik alanının değiştirilmesi durumunda, beyindeki biyoelektrik[f] faaliyetin, dolayısıyla snapsların[g] kirlenmesi sağlanarak hastalık durumundaki etkileri aynen oluşturulmuştur. 202

Multipl Skleroz[h] (Multiple Sclerosis, MS) hastalığını başlatan sebeplerden biride dünyanın manyetik alanıdır. Jeomanyetik alanın haritası incelendiğinde bu alanın yapısı ile MS hasta sayısı arasında kuvvetli ilişki bulunmuş ve MS’li hasta sayısı, 60 (0E) boylam civarında en yüksek seviyeye ulaşırken, Orta Asya, Hindistan, Çin, Japon, Afrika ülkeleri, Orta Amerika gibi ekvatora yakın bölgelerde vaka sayısının yok denecek kadar az olduğu tespit edilmiştir. 202

Yine doğum oranıyla jeomanyetik alan arasında önemli bir ilişki olduğu ve jeomanyetik aktivitenin daha yüksek olduğu dönemlerde erkek doğumlarının, daha zayıf olduğu dönemlerde ise kız doğumlarının daha fazla olduğu tespit edilmiştir. 200 Ayrıca jeomanyetik alanın ölüm oranları üzerine de etkili olabileceği ifade edilmektedir. 200

Bunların dışında yerin manyetik alanında meydana gelen değişikliklerle insan davranışları, psikolojisi 202,204 ve işlenen suçlar 203 arasında istatistiksel olarak önemli bir ilişki olduğu ve yerin manyetik alanının arttığı dönemlerde endüstriyel ve trafik kazalarında artış olduğu, 202,204 manyetik alan şiddetinin azaldığı durumlarda ise telepatik yeteneklerde iyileşme oluğu saptanmıştır. 204

Ayrıca kozmik ışınların[i] ani şizofreni[j] dönemleriyle; güneş rüzgârının yoğun olduğu dönemlerle de mevsimsel stres artışları arasında önemli bir ilişki olduğu ve gök cisimleri arasındaki manyetik alanın pozitif olduğu zamanlarda ruh hastalıklarının sayısında artma olduğu gözlenmiştir. 202

Anlaşılacağı gibi yapılan bu çalışmaların hepsi, Zülkarneyn Seddi gibi yerin manyetik alanın da “iklimsel değişikler yanında, savaş, kargaşa, suç oranlarında artma, sosyal çöküşler, yeniden yapılanmalar, medeniyetlerin yok olması ve yenilerinin kurulması, insan veya hayvanlarda görülen davranış değişiklikleri” gibi dünya düzeni üzerine önemli bir etkisinin olabileceğini göstermektedir.

Fakat Zülkarneyn Seddi gibi dünya düzenini koruyan ve muhafaza eden bu yapı her gün biraz daha fazla tesirini veya etkisini kaybetmektedir. Artık bu süreç de yeni bir kutup yer değişimiyle mi sonuçlanır; bu kutup yer değişimi de güneşin yapmak isteyip de yapamayacağı son secdeye mi tekabül eder; daha önce olmuş mudur bilinmez ama bu değişimden sonra güneşte battığı yerden doğar mı, bunu da Allah (cc) bilir.

Çünkü “Göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah’ındır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (5/Maide/120)

“O, doğunun da batının da ….” (73/Müzzemmil/9),

“O, iki doğunun ve iki batının…”(55/Rahman/55)

ve O (cc) “Doğuların ve Batıların Rabbidir…”(70/Mearic/40)

Dikkat edilecek olursa Zülkarneyn Seddi’nin tanımlanması veya bulunabilmesi için çıkılan bu yolculuk, bizi yine en başa, yani Zülkarneyn’in ilk yolculuğunda vardığı yere benzer bir sahneye, güneşin battığı yere getirmiştir. Zülkarneyn bu yerde inançsız bir kavimle karşılaşmıştır 3-10,12-15,18-21 ki bu toplukta, bir bakıma kıyametin üzerine kopacağı toplumu hatırlatmaktadır.

 “Ye’cüc ve Me’cüc’den sonra çok geçmeden Güneş battığı yerden doğar. İnsanlara bir münadi şöyle seslenir: "Ey iman edenler! Sizlerin yaptığı (hayır ve tövbe) kabul edildi. Ey kâfirler sizlere de tövbe kapısı kapandı, kalemler kurudu, defterler kaldırıldı.” 11

Ve “Kıyamet Allah Allah diyen bir kimsenin üzerine kopmayacak……”, “Kıyamet sadece şerir insanların üzerine kopacaktır!” 11

Yani, kıyamet iyiliklerin ve güzelliklerin, hak ve adaletin olduğu bir dünyada, bir çağda veya devirde değil, aksine azgınlıkların ve fitnenin çoğaldığı, hak ve adaletsizliklerin, fenalıkların arttığı, yaygınlaştığı, inançsızlık ve inkârcılığın had safhada olduğu ve dolayısıyla inkârcıların yeryüzüne hâkim olduğu bir dönemde kopacaktır. Ve Hz Resulullah’ın (sav) buyurduğu gibi artık …..güneş batmak üzeredir. Yani kıyamette çok yakındır.53

“……….bir yol tuttu. Güneş’in battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar buldu. Orada bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik. Zülkarneyn, “Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da kendisini görülmedik bir azaba uğratır” dedi. Her kim de iman eder ve salih amel işlerse, ona mükâfat olarak daha güzeli var. (Üstelik) ona emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.” (18/Kehf/85-88)

Diğer taraftan yerin manyetik alanı, güneşten gelen ve dünyayı kasıp kavuracak olan cehennemi, yani güneş rüzgârlarını def ederek yeryüzünü koruyan, yeryüzündeki yaşamı muhafaza eden dev bir bariyer, perde veya bir kalkan gibidir. Dünyayı çevreleyen ve yeryüzünü koruyan bu bariyerin varlığı farklı Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerif’lerde de izah edilmiştir.

“Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar…..” (21/Enbiya/32)

Ebû Hüreyre (ra)’den rivayete göre; “Rasûlullah (sav), ashabıyla birlikte oturmakta iken üzerlerine bir bulut geldi. Peygamber (sav), bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Diye sordu. Ashab: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Rasûlullah (sav) buyurdu ki: Bu buluttur! Bu bulutlar toprağın sulayıcılarıdır. Allah onları kendisine şükretmeyen kulluk yapmayan kimselere bile gönderiyor. Sonra üzerinizde ne var biliyor musunuz? diye sordu. Ashab: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdu: O dünyamızın semasıdır, korunmuş bir tavan ve önüne geçilmiş bir dalgadır…” 11,53

Katâde ve Abdullah'tan yapılan bir rivayet de şöyle: “Resûlullah (sav) ashabıyla birlikte otururken bir kısım bulutlar geçmişti: "Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, el-anân (denen buluttur), bu arzımızın sakasıdır. Allah Teâlâ bunu kendisine hiç ibadet etmeyen bir kavme (bile) göndererek (su ihtiyaçlarını görür)" dedi. Bir müddet sonra devamla: "Bu sema nedir biliyor musunuz? Dürülmüş bir dalga, korunmuş bir tavandır……” 11

 

Dünyanın manyetik alanı, yeryüzüne gelen öldürücü kozmik ışınları ve özellikle güneş rüzgârlarını farklı yönlere yansıtarak, dünyayı ve üzerinde yaşayan bütün canlıları koruyan bir kalkan, bariyer, set veya bir perde gibidir. Manyetosfer, uzay boşluğunda, güneş rüzgârlarının tesiriyle güneş tarafında basık, gece tarafında ise gezegenler arası boşluğa uzanıp giden bir görünüme sahiptir ve jeomanyetik alan bu şekliyle bir su damlası veya bir kuyruklu yıldızı anımsatmaktadır.


Varlığı Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerde de teferruatlı bir şekilde izah edilen dünyanın manyetik alanı, dünyaya sürekli gelen güneş rüzgârı ve kozmik radyasyon bombardımanlarını uzaya geri çevirerek bunların zararlı etkilerinden atmosferi, dünyayı ve üzerinde yaşayan canlıları koruyan dev bir perde, bariyer veya kalkan gibidir. 153,167,193,205,206 Eğer bu partiküller manyetik alanı geçerse, hiçbir güç onları engelleyemez. Bu nedenle dünya ile güneş arasına konulabilecek en önemli perdelerden birisi dünyanın manyetik alanıdır.

“Sonra yine bir yol tuttu. Güneş’in doğduğu yere ulaşınca, onu kendileriyle Güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu….” (18/Kehf/89-90)

 “Sonra yine bir yol tuttu. İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu.” (18/Kehf/92,93)

Zülkarneyn üçüncü yolculuğunda iki dağ arasına varınca, orada nerdeyse hiç söz anlamayan bir kavimle karşılaşmıştır. Bir başka değişle Zülkarneyn, bu kavimle set inşa edilmeden önce karşılaşmış ve bu kavimle bir iletişim problemi yaşanmıştır. Ve eğer Allah (cc) ona her istediğini yapma imkânı veya yolunu vermeseydi belki de bu kavimle hiç anlaşamayacaktı. Bu nedenle, yaşanan bu iletişim problemiyle setin varlığı arasında bir bağlantı olabilir mi diye düşünülebilir. Çünkü Zülkarneyn Seddi’yle benzer özellikler gösteren yerin manyetik alanında, güneş patlamaları ve güneş rüzgârlarının yoğun olduğu dönemlerde önemli dalgalanmaların meydana geldiği ve bu dönemlerde, uydu, telekomünikasyon, radar, telefon ve radyo yayınlarında önemli problemlerin yaşandığı bilinmektedir. Ve hatta yerin manyetik alanının etkisiyle kutuplara doğru yönlendirilen solar kozmik ışınların hava araçlarının uçuşlarını olumsuz yönde etkilediği ve uzun süreli radyo yayınlarının kesintiye uğramasına neden olduğu belirtilmektedir. 153,167,207

Zülkarneyn Seddi’nin izah edilmesi amacıyla başlayan bu yolculuk, bizi Zülkarneyn gibi önce güneşin battığı yere, sonra güneşin doğduğu yere, daha sonra setin inşa edildiği yere ve nihayet günümüze kadar getirmiştir. Fakat bu yol ve yolculuk burada bitmiş midir? Hayır, bu yol hala güneşin battığı yöne giderken, muhtemelen yolculukta güneşin battığı yerden doğacağı güne kadar devam edecektir. Bu nedenle tanımlanmasında bile bilimin en önemli safhalarını birer basamak olarak kullanarak geçen ve bu gün ki bilim ve teknolojinin dahi çok ilerisinde olan Zülkarneyn kıssası, yapılacak yeni çalışmalarla, gelecekte daha fazla anlam kazanacak ve ister inançlı, isterse inançsız olsun bütün insanlığa, bütün topluluklara, bilime ve bilim adamlarına rehber olmaya devam edecek ve daha da önemlisi zayi olan imanların kurtuluşu için bir vesile olacaktır.

Sonuç olarak, Zülkarneyn Kıssası’nın bu bakış açısıyla, tefsir ve hadis bilginleri ve diğer bilim adamları tarafından tekrar tekrar irdelenmesi, incelenmesi veya değerlendirilmesi ve bu paralelde yapılacak olan bilimsel çalışmalarla daha net bilgilere ulaşılarak, cevapsız kalan birçok soruya cevap bulunabilir. Ayrıca jeomanyetik alan hala zayıflamaya devam etmektedir ve bu sürecin ne zaman sona ereceği, bu süreç ve bu sürecin sonunda dünyayı neyin beklediği bilinmemektedir. Buna karşılık Hz. Resulullah (sav), kıyamet ve kıyamete kadar yaşanacak olay veya hadiseler hakkında çok teferruatlı bilgiler sunmuştur. Öyle ki bu hadiseler hakkında bilgi verirken, o dönem de ki yaşam şartları, yaşam tarzı, ahlaki durumu, giyim şekilleri, meydana gelecek sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik değişiklikler ve hatta dünyayı önemli derecede etkileyecek jeolojik, jeofiziksel ve astrofiziksel değişiklikleri dahi izah etmiştir. 11,24 Bilim adamlarına düşen ise sadece kendilerine verilmiş olan en büyük nimeti yani “aklı” kullanmak, onu kullanırken tembelliğe ve cimriliğe düşmemek ve bu Hadis-i Şerif’lerde izah edilmiş olan, özellikle depremlerin artması, kızıl rüzgâr, yer batışları, suret değiştirmeler, gökten taş yağması, volkanik aktivitelerin artması, denizlerden ateş çıkması, gün uzunluğunda meydana gelecek olan değişiklikler, kadın ve erkek nüfusunda ki oransal değişiklikler, ani ve toplu ölümler ve nihayet kıyametin en belirgin işareti olan güneşin battığı yerden doğması 11,24  gibi olaylarla jeomanyetik alan arasında ki ilişkiyi, geç olmadan, yani güneş henüz batığı yerden doğmadan, değerlendirmek ve bütün hakikatleri insanlara tebliğ etmektir.

O, gaybı da görülen âlemi de bilendir, çok büyüktür, çok yücedir.(13/Rad/9)

Ve her şeyin en doğrusunu Allah (cc) bilir.

 

 



[a] Solar aktivite: Güneş patlamaları, manyetik fırtınalar gibi güneş aktiviteleri

[b] Solar koronal manyetik alan: Güneşin manyetik alanı

[c] Magnetit: Mıknatıs taşı olarak da bilinen magnetit, doğal mıknatıslık özelliği taşıyan bir demir cevheridir.

[d] Mikroorganizma: Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük mikroskobik canlı veya organizma

[e]Embriyo: Yumurta ve sperm hücrelerinin birleşmesiyle oluşan yapı, döllenmiş yumurtanın geçirdiği ilk aşamalara verilen ad

[f] Biyoelektrik: Canlılarda oluşan ya da canlılarca üretilen elektrik akımları

[g] Snaps: Sinir hücreleri arasında ki temas noktaları

[h] Multipl Skleroz: Multiple Sclerosis, MS, beyinde ve omurilikte, mesajları taşıyan sinir telleri etrafındaki koruyucu kılıfın (miyelin kılıfı) hastalığı

[i] Kozmik Işınlar: Yıldızlar arası uzaylardan gelerek atmosfere giren, kaynakları kesinlikle bilinmeyen ışınlar.

[j] Şizofreni: Gerçeklerle olan ilişkilerin büyük ölçüde azalması, düşünce, duygu ve davranış alanlarında önemli bozulmaların ortaya çıkması vb. belirtiler gösteren bir ruh hastalığı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Pozitif Bilimler Yönünden Zülkarneyn Seddi

  Pozitif Bilimler Yönünden   ZÜLKARNEYN SEDDİ MEHMET ALİ NUR Rahman ve Rahim olan Allah’ın (cc) adıyla Yoktan var eden, evreni yaratıp ge...